Yakın zamanda izlediğim ancak ismini anımsayamadığım filmde kendisini sanat eseri spekülatörü olarak tanımlayan karakter, bir repliğinde modern sanat için "tuvali alır üzerine boya sürer; sonra elinize bir bez alır o bezle boyayı siler, tuvali çöpe atar bezi satarsınız” diyordu.

Modern sanat, heykel sanatını da stilize etmezden evvel kullanılan tekniklerden birinde malzemenin fazlası atılarak heykel vücut bulur. Taşı, çamuru, ahşabı yontarak eser ortaya çıkarılır. Diğer bir teknikte ise heykel için kullanılan malzemeye kendi malzemesinden ya da başka malzemelerden eklemeler yapılır. Kilden yapılmış bir kolun, şekillendirilmiş gövdeye eklenmesi ile eser oluşturulur.

Bir gazetede yazdığı makaleler nedeniyle vatanına ihanetle yargılanan ve bitaraf ilan edilen, ruhu haymatlos bir roman yazarı; Fransız heykeltıraş “Roden” in heykellerine atfen sağlam ve parlak heykellerin, malzemenin fazlası atılarak yapılanlar olduğunu ima eder. Rahip olacakken heykeltıraş olmaya karar veren Roden’in, malzemenin fazlasını atarak yaptığı heykeller onun üne kavuşmasını sağlar. Heykelleri hala sağlamdır ve ayaktadır.

Roden’in heykeltıraş asistanı ve onun delirttiği rivayet edilen sevgilisi Camille’nin malzemeleri birbirine ekleyerek yaptığı heykellerin sağlamlığını umursamadan bir zaman sonra geçirdiği buhran nedeniyle elleri ile parçaladığı bilinmektedir. Camille için heykellerin sağlamlığı önemli değildir belli ki. Belki o aşkı önemsemiştir haddinden fazla. Eserlerinden kalanlarının hikâyeleridir yaşayan.

İnsan soyu, zaman denen değirmeni icat etmeseydi de hareketle ve hatta hararetle yaşamak dilemeseydi, ya da misal heykel olsaydık, kendimizi de ifade eden eseri sağlama almanın yolu fazlalıklardan kurtarmak olurdu. Lakin malzemeye eklemeler yaparak heykeller yaratmaktan alıkoyamayız kendimizi yine de. Bir buhranla parçalamadıysak daha, zamanla eklem yerlerinden kopmasını izlemekten kaçınamayız…

Peki bu girizgâhın "Gurme Akademi" portalın profesyonel yoğunluk alanı yeme içme ile ilgisi ne mi...?

Keyifli bir yudum kahve ya da içkinin yanında okunası ya da lezzetli bir yemeğe eşlik edecek insana dair keyifli bir sohbetin konusu olabilir pekâlâ istenirse.

Yazılarıma editoryal baskı uygulayan Gurme Akademi kurucumuz ve bazı okuyucu dostlar ikna olmadıysa biraz daha sabır. Zira lafı onlar için yemek içmek sanat mı konusuna getirip yenilebilir heykellere, yiyeceklere bağlamak üzereyim.

Yiyecek içecek eğitimine konu akademik nitelikler kategorize edilirken bazı okullarda "Lokanta ve İkram Hizmetleri" şeklinde turizm disiplini ile anılmaktayken, son yıllarda bazı üniversitelerde Güzel Sanatlar fakültelerinin alt disiplini olarak kurgulanmaya başlandı.

Misal (…) Üniversitesi, Gastronomi ve Mutfak Sanatları alanı, (...) Üniversitesi Güzel Sanatlar, Tasarım ve Mimarlık Fakültesi, Gastronomi ve Mutfak Sanatları alanı gibi. Kimine göre yeme içme eyleminin (gastronominin) sanata eklemlenme çabası.

Her şeye rağmen otel, lokanta hatta ev mutfaklarında meyvelerden başlayarak yiyeceklerin sanat eseri formunda yorumlanması, tabaklarda yiyeceklerin tasarım nesnesi olarak sunulması yemek ve sanatı buluşturmakta.

Malzemenin fazlası atılarak ya da eklenerek kurgulanan heykellerden hareketle edebi, felsefi tespit ve çıkarımlarda bulunmaktan, yenip yutulur heykellere ulaşmakta mümkün demek ki.

Sanatı ve aşkı uğruna yemekten içmekten kesilerek eser veren heykeltıraş Camille’den, lezzet, zevk ve keyiften heykel yiyen gürbüz çocuklara evrilmek de varmış.

İnsanlığın açlığı bastırmakla başlayan yeme içme macerası, "tok bir açlığa" evrilip, modern sanatla stilize edildi. Hatta birçoğumuz "gurmeyiz" bile artık.

Kendini ifade edeni, eseri sağlama almanın yolu olarak fazlalıklardan arınmak konforuyla, ya da malzemeye eklemeler yaparak yaratma hezeyanıyla heykeller yapıldı sanatçı eliyle.

Bir buhranla parçalamadınız ya da hala eklem yerlerinden kopmasını izlemiyorsanız, yiyin heykellerinizi, gözünüz ve mideniz doysun.

Hayata ve sanata dair tespit ve çıkarımlar lezzetli sosları olsun yemeklerinizin ruhunuz doysun.

Şahin Kamber

Yorumlar (2)
Orhan Uzunoğlu
Posted 2.7.2019 21:01:39 Cevapla

Tok iken sanat, aç iken yemek.

Gültekin Sincar
Posted 3.7.2019 08:45:54 Cevapla

Bir gösteri toplumunda yaşıyoruz. Görsel estetiği yakalama uğruna, ruhunu kaybettiğimiz yemeklerle ‘’doyuyor’’ egolarımız.

Yorum Bırak