Yiyecek bulma, saklama, üretme, ve tüketme aslında insanlık tarihinin en temel sorunlarından biridir. Verimli arazileri paylaşamayan ülkeler aslında sırf yemek için savaşmışlardır.

Günümüzde ise ülkeler arası yiyecek savaşı yerini, teknoloji-sağlık arasındaki savaşa bırakmıştır. Sanayi devriminden sonra teknolojinin ilerlemesi ile yiyecek üretimin artması, üretim zincirinde insan gücünün zayıflatılması hem işsizlik açısından hem de seri üretilen ürün içeriği açısından özünü kaybederek insan sağlığına zarar vermeye başlamıştır.


Yediğimiz şeyin kimyasının ne olduğu önemli, üretimi arttırmak, ürünün kalıcılığı ve dayanıklılığını sağlamak için yapılanlar bizim sağlığımızı nasıl etkiliyor, katkı maddesi denen şeyin aslı esası ne, tükettiğimiz ürünler kaç yıl sonra bizi hastalığa sürükler gibi soruların cevabını sorgulamadıkça biz görüntüsü aynı olan ama tamamen yapay üretilen ürünleri tüketmeye devam edeceğiz.


Örnek vermek gerekirse;


Yetmişlerin başında üzüm bağı sahipleri kütüklerdeki üzümlere, böceğe karşı ilaç sıkıyor ve üç gün sonra toplamasın istiyorlardı. İlaç, işçilerinde yaralara, ağrılara yol açıyordu. Altmışlarda kurulan Cesar Chavez önderliğindeki sendika işçi haklarını savunmaya yönelik politika izlenerek hem bu bağlardan çıkan üzümler protesto edildi, hem de işçi sağlığı politikası geliştirildi. Ama günümüze bakıldığında bu yöntem kullanılmakta ve biz ilaçlı üzüm yemeye devam etmekteyiz.


Başka bir örnek günümüzde marul toplama şekli: Gamma ışınlı makineler tarafından yapılmakta bu makine şu şekilde işlemektedir. Marul tarlasında ilerlerken olgulanmış, sıkılmış marula gamma ışını veriliyor, bu ışına olumlu cevap verince bıçak ile kökünden kesiyor, lastik eldivenli el işlevi gören makine tutup soğuğa koyuyor ve direk paketmeye gönderiliyor. (M. BELGE, Tarih Boyunca Yemek Kültürü, s.8)


Yiyecek üretimini artırmak için uyguladığımız yöntemler yediğimiz şeyleri zararlı hale getirmiştir. Bunun sonucunda ise otobur ineklere ille et yedirilip deli dana hastalığı yaratmak, körü körüne ve bastırılamaz bir haksız kazanç tutkusu ile aşırı avlanarak balık neslini tüketmek, çeşitli ilaçlar ile kİlosu artılan tavukların samandan farksız etleri ve sıcaklığa maruz kaldıkça bozulmayan kremalar, boya ile renklendirilen baharatlar ve bir çoğu…

 

Bu ve benzeri örneklerden yola çıkarak bakıldığında teknoloji ile devleşen yiyecek sektörü ikame ürünlerde ucuz malzeme ile aynı nihai sonuca ulaşarak ürün geliştirdiler ve insanlar bu süreçle değil, sonuçla ilgilenmeye devam etmektedir. Kimse kış günü yarasız, beresiz parlak kırmızı ama lezzetsiz domatesleri tüketmekten vazgeçmedi, görünüşe bakarsak vazgeçmeyecek.


Güvenli gıdayla buluşmanız dileğiyle sağlıcakla kalın...


Nilay Şekerci Yayğır

 

Yorumlar (0)
Henüz bir yorum yok. Düşüncelerini paylaşmak için yorum bırak.
Yorum Bırak