Benim için araştırma yapmak çok güzel bir şey. Bir o kadar da heyecan verici. Bu uğurda kendini tehlikeye atacak kadar da meraklı kişiler var. Ben de bu kişilerden biriyim. Yani meraklıyım biraz. Aslında bu merak duygusunu öğrenme ile ilişkilendirince ortaya güzel bir birikim çıkıyor ve bu benim için paha biçilemez bir hazine.

Bu yazımda size biraz mantarlardan bahsetmek istiyorum. Aslında bunu bana hatırlatan şey geçtiğimiz günlerde sayfa kurucumuz Ali Rıza Yücel’in mantar çeşitleri isimli yazısı oldu diyebilirim.


Daha çocukluk yıllarımda mantarlara karşı ciddi bir merakım vardı ve bağ bahçe gezer mantar arardım. Doğduğum ve  6 yaşına kadar yaşadığım yer olan Göksun (Kahramanmaraş’ın ilçesi) bunun için çok uygun olan bir doğa harikasıdır. Babam sık sık mantar konusunda bizi uyarırdı. Bunun tehlikeli bir iş olduğunu eğer bilmediğimiz zehirli bir türe rastlarsak bizi öldürebileceğini söylerdi ve asla mantar toplamamıza izin vermezdi. Biz ise her fırsatta bu yasağı çiğnerdik. İlerleyen yıllarda babamın ne kadar haklı olduğunu, mantar konusunda bilgi sahibi olduktan sonra daha net anladım.


Bir gün babamın çok yoğun olduğu ve eve geç geleceğinin haberini aldık. Akabinde hemen koştuk ormana. O günlerde halk arasında göbelek olarak bilinen ama sonrasında konuya vakıf olunca isminin sığır dili (adını şeklinden aldığı aşikar) olduğunu öğrendiğim mantardan aramaya başladık. Bize yetecek bir miktar bulduk ve eve döndük. Suçumuza iştirak eden annem sığır dili mantarını güzelce soteledi ve tam biz yemeye koyulacakken babam çıkageldi.


Telaşla divanın altına girdik. Tabi sofra bezi ve tencere yanımızda ama biz ecel teri döküyoruz. Babam anneme bizi sordu. Annem ise bahçede olduğumuzu söyledi. Yorulmuş olan babam bizim saklandığımız divanın üstüne uzandı ve yaklaşık 3-4 saat oradan hiç kalkmadı. Aylardan eylül ve hava coğrafi olarak bölgenin ortalama ısı derecesinin bayağı altında. Dolayısıyla biz üşümeye başladık. Bu üşüme zaman geçtikçe titremeye dönüştü. Bunun neticesinde babam divanın altında olduğumuz fark etti ve bizi oradan çıkarttı. Yanımızdaki mantarı görünce de neden saklandığımızı anladı ve bizi epey bir haşladı. Sonrasında bir soğuk algınlığı ve hastalık süreci derken epey sıkıntı yaşadık.


Hafızamı zorladığımda pek çok mantar anısı ile karşılaşıyorum. En son geçtiğimiz yıl, yani 2019 Eylül ayında şirketimiz bize sosyal aktivite olarak mantar toplama etkinliği düzenledi. İki gece çadırlarda konaklamalı bir etkinlikti ve belirlenen mantarları bulmaya çalışacaktık. Bulunduğumuz bölge Tekirdağ’da ormanlık bir yerdi ve epey ıssızdı. Kampın ikinci günü sabah gruplara ayrıldık ve ormana dağıldık. Öyle hırslı ve meraklı biriyim ki fark etmeden gruptan uzaklaşmış ve kaybolmuştum. Fark ettiğimde iş işten geçmişti. Çığlık çığlığa bağırıyor ama sesimi kimseye duyuramıyordum.


Elimde iki tane yumurta mantarı ile telefonların çekmediği bir ormanda yapayalnız kalmıştım. Sonra elimdeki mantarlara baktım kendi kendime gülmeye başladım. Bu iki mantar için kaybolmaya değmişmiydi! Gerçekten çocukluğumdan beri hiç değişmemiştim. Yüzümdeki tebessüm korkuya dönüşmeye başlamıştı ki, buldular beni. O kadar çok yürümüşüm ve öyle ters bir istikamete devam etmişimki Bulgaristan sınırında bulunmadığıma şükrediyorum.


Konumuz madem mantar, en sevdiğim hatta tek geçtiğim mantar olan “Trüf” mantarını sizinle paylaşmak isterim. Ad kökeni yumru, çıkıntılı anlamına gelen “Tuber” kelimesinden gelmektedir. Dünyadaki en pahalı mantar türüdür. Temelde beyaz ve siyah olmak üzere ikiye ayrılır. Bunun yanı sıra 70 civarında çeşidi olduğu da bilinmektedir.


Türkiye dışında İtalya, Fransa ve İspanya da büyük tedarikçiler arasındadır. Akdeniz iklimini sever, toprağın 5-50 cm altında yetişir. Beslenme ihtiyacı için meşe köklerine yakın yerlerde oluşur. Yüzeyden görülemediği için toplayıcının tecrübesiyle birlikte köpek ve/veya domuzların yardımıyla bulunabilmektedir. Oldukça yoğun bir aroması olduğundan az miktarda kullanılır. Tabi fiyatının da çok yüksek oluşu bu az tüketimde etkilidir. Yine bu yüksek fiyattan dolayı yağı veya sosu da tercih edilir.


Trüf mantarı için bugüne kadar ödenen en yüksek bedel 330 bin dolardır. Bu bedel 2007 yılında Hong Konglu bir iş adamı tarafından 1,5 kg beyaz trüf mantarı için ödenmiştir.


Son olarak belirtmek isterim ki, mantar toplamak da diğer tüm işlerde olduğu gibi liyakat gerektirir. Maazallah işin ucunda zehirlenme riski olabilir. Doğa yürüyüşleri yapın, eşsiz ve büyüleyici güzellikleri keşfedin ama risk almayın.


Bir sonraki yazımda görüşmek dileğiyle sağlıcakla kalın...


İsmihan Akkök

Yorumlar (2)
Mucahit Akay
Posted 21.04.2020 01:02:37 Cevapla

Mecarayi seviyorsunuz zevkle takipteyim. Ve sizi dinler ve diller şehri ve ayrıca mantar şehri Mardin e davet ediyorum. Eminim çok değişik turde mantarlar bulursunuz. Başarilariniz daim olsun.

Yorum Bırak