İsminden de anlaşılacağı gibi konusu günümüz teknolojilerini kullanarak girişimcilik yeteneklerini sergileyen gençlerin başarı öyküsü.
Her birinin farklı hayatı, yeteneği ve öyküsü var. Ve bir şekilde bir araya geliyorlar. Tüm dünyada trend olan ve başarı öyküleri doğuran bu sistem ya da başka bir deyişle hareket ülkemizde de son dönemlerde oldukça popüler. Lakin startup denemeleri başarısız sonuçlanan ya da kısa süreli bir popülerite sonrası unutulan girişimler de oldu.
Bu konuda hafızamı çok zorlamadan hemen bir göz atıp pek çok örneği sizlerle paylaşabilirim. Yaklaşık 4 yıl önce bir lokmacı furyası başladı ve neredeyse tüm ülkeyi sardı. Bazıları konuyu abartıp rengarenk çikolatalar, pirinç patlakları filan da kullandılar. Çok ilgi çekti, sevenler oldu. Ancak bir o kadar da klasik lokmanın şekilden şekile sokulmasına tepki gösterenlerde oldu.
Sonuç mu! Bu furyayı başlatan kişi veya kişiler startup olmayı ya da yapmayı başaramadılar. Lokma deyince bir de aklıma İzmir geldi. Evet evet şehir olan İzmir’den bahsediyorum. Konuyla alakasız ancak İzmir’de lokma satmak neredeyse imkansız. Çünkü bu şehirde hayrına ücretsiz lokma dağıtma geleneği mevcut. Herhangi bir kişi; cenaze, doğum ya da farklı özel bir durum için lokmacılarla anlaşıp, adet belirterek ödeme yapıyor. Tabi lokasyonu da o belirliyor ve taze lokma dökülüp dağıtılan araç ilgili bölgede yoldan gelip geçen herkese lokma dağıtıyor. Aklıma gelmişken paylaşmak istedim.
Biz dönelim kendi konumuza. Startup konusunda beni en çok üzen olayı da sizlerle paylaşmak isterim. Aslında üzülmek size belki abartı gelebilir. Ancak anlattığımda pek çoğunuzun bana yakın duygular içinde olacağınızı düşünüyorum. Aranızda bu hikayeyi bilenler elbette vardır. Ben size dünyaca ünlü bir burger zinciri olan Mc Donald’s markasından bahsetmek istiyorum. Belki de dünyanın en büyüklerinden olan bu markanın isim hakkının kurucuları olan Dick ve Mac kardeşler. Bu arada Mc Donald’s isim hakkı, marka kurucusu bu kardeşlerde değil.
Bu nasıl mı oldu! 1940’da ilk olarak Mc Donald kardeşler bu işe Amerika’da yaygın olan arabaya servis “drive thru” konsepti ile başladılar. İlk olarak BAR-B-Q menüsüne sahip olan Mc Donald’s, 1948’de bu menüyü bırakarak hamburger, cheeseburger, meşrubat, süt, kahve, patates cipsi ve dilim turtadan oluşan, daha basit bir menüye geçtiler. İşlerine tek restoran ile devam eden kardeşler için 1954 yılı kara bir yıl oldu diyebiliriz. Onların Startup’ını ele geçirecek olan Ray Kroc ile tanıştılar. Bu beyefendi milkshake karıştırıcısı satan, standart bir pazarlamacı iken; Mc Donald kardeşlerin kurduğu sisteme hayran kalarak, ABD’deki milli bayilik aracısı olmaya karar verdi. Aldığı isim hakkı hakları ile ilk iki yılda 40 restorana, beşinci yılında 200 restorana ulaştı. Bu güç sayesinde 1961 yılında 2.7 milyon dolara Mc Donald’s ismini tamamen satın aldı.
Sonuç, ben neden mi üzgünüm! 47 ülkede yer alan ve her gün milyonlarca misafir ağırlayan Mc Donald’s isim sahipleri olan Mc Donald kardeşlerin değil de, bu işin isim hakkını alan bir pazarlamacının oldu .Bir taraf için hüzünlü olan bu hikaye, diğer taraf için bir Startup oldu diyebiliriz bence.
Doğru yerde doğru hamleyi yapmak, o bölgede ya da daha büyük düşünürsek tüm dünyada belli bir ihtiyaç açığını tespit etmek çok başarılı sonuçlar doğurabilir. Bence bunun en iyi örneklerinden biri de Starbucks olabilir. Zira karton bardağın üzerine isim yazdırarak kahve almak çok ilgi çekmiş olacak ki bu startup tüm dünyada yürüdü.
Her alanda bu şekilde ilerlemek artık çok mümkün. Yapmanız gereken sadece eksiği belirlemek, notlar almak, kurucu ortaklar bulmak ve ilk sürümü piyasaya çıkarmak. Çok kolay anlattığıma bakmayın doğru hamleyi yapmak için siz konuyu iyi analiz edin derim. Çünkü bu şekilde ilerlemek isterken tökezleyen çok deneme oldu. Yazımın başında da anlattığım gibi lokmacılar, gurme burgerciler, helvacılar ve hatta son dönemlerde katmerciler eklendi buna.
İnanır mısınız yakın zamanda çiğ görünümlü bir hamurun içinde tavuklu bir karışım yedik. Bunu bize yediren kişi de; bak bu iş çok tutar, ben sana söyleyeyim dedi. Yediğim şeyin adı mı ne? Adı “Bun” üzgünüm ama ben çok sevmedim. Bu yeterince eksik ve aranan bir şey miydi bilemedim. Ben aynı iç harcını tortilla ekmeğine sarılı yesem daha mutlu olurdum. Gerçi pardon tortilla ekmeğine sarılı hali zaten var ve adı da Quesadilla ve uzun yıllardır da menülerde var.
O zaman ne yapıyoruz eğer gıda alanında bir startup yapmak istiyorsak gerçekten eksiği ve açığı bulmamız gerekiyor.
Bir sonraki yazımda görüşmek dileğiyle sağlıcakla kalın…
İsmihan Akkök