Para kavramı olmasaydı ben hangi mesleği yapardım?

Kendime bu soruyu sorduğum zaman kafamda iki meslek canlanıyor. İlki aşçılık, ikincisi dalgıçlık. Bence ikisi de muazzam meslekler. Dünyaya gözümüzü açtığımız günden beri gelişiyor, büyüyor ve eğitimler alıyoruz. Bununla birlikte bilgi ve kapasitemiz gelişiyor, dolayısıyla beceri ve yeteneklerimizi de sergileyebiliyoruz.

Meslek seçimimizde önemli rol oynayan bazı etkenler vardır. Bu etkenlere ailemizi, çevremizi, sosyoekonomik faaliyetleri, ilgimizi çeken durumları, aletleri, insan topluluklarını ve nicelerini örnek verebilirim. Günümüzde insanların büyük bir çoğunluğu ve hatta hepsine yakını emeğini satarak para kazanmakta. Saatlerce, günlerce, haftalarca, aylarca ve yıllarca vaktinin %60’lık kısmını işyerinde çalışma arkadaşlarıyla birlikte geçirmekte. Bu vakit  matematiğe döküldüğünde orataya çıkan sonucun yaşamımızdaki oranını düşündüğümüzde anlıyoruz ki işyerleri yaşam alanlarımız, iş arkadaşlarımız ailemiz, mesleğimiz ise yaşamımız olmuş.

Evet çoğumuzun ekonomik kaygıları, geçim sıkıntıları var ve bu sebeple çalışmak zorundayız. Ya para kavramı olmasaydı, yine de sabah kalkıp işe gidermiydik? Bir şeyleri denemek, pişirmek, hesaplamak, uygulamak bizi heyecanlandırır mıydı? Sadece güzel dönüşler ve taktir edilme duygusu bizlere yeter miydi? Şu an bu soruları sorarken benim kafamda bir meslek beliriyor. Ben bu mesleğin insanıyım, ben bu mesleği icra etmek için ve sürdürmek için daha fazla çalışmalıyım, çabalamalıyım diyorum. Evet bu meslek benim için aşçılık. Yemek pişirmek benim için çok büyülü bir iş çünkü sınırı yok, tekrarı yok. Tek bir malzemeyi yorumlayarak onlarca farklı lezzet ve ürün çıkarabilirim ortaya.


Benim düşüncem insan ürettiği sürece var olur ve gelişir. Üretmeyen tekrarlamaya ve zamanla da gerilemeye mahkumdur. Aşçılık eğlencenin ve heyecanın yanı sıra oldukça yorucu, stresli, yoğun tempolu bir meslektir.

Bu mesleği icra etmeye karar verdiğim zaman en çok duyduğum cümleler "Bu meslekte özel gün yok, bayram yok, yaz tatili yok, akşam eğlencesi yok. Herkes eğlenirken, hoş vakitler geçirirken; sen her zaman o insanlara hizmet eden taraf, misafirleri mutlu eden taraf olacaksın" idi.


Bu söylenenleri mesleğin içinde bulununca, profesyonel olarak aşçılık yaptığım zamanlarda daha çok anlamaya başladım. Evet mutfak zor diyoruz ama kadınlar için ne yazık ki iki kat daha zor. Zorluktan kastım bilgi, beceri, deneyim kısmı asla değil. Zorluk fiziki güç. Boyumuzdan büyük tencereler, kendimizden ağır çuvallar taşıdığımız zamanlar oluyor. Bahsetmiş olduğum fiziki güç isteyen zorlukların üstesinden gelen çok güzel kadın çalışma arkadaşlarım, şeflerim var. Güç ne kadar fiziki boyutta görünse de inancınla desteklenen bir şey olduğunu düşünüyorum.


Mesleğini gerçekten seviyorsan işin mutfağından hakkıyla geçiyorsun. Mesleğin zorlukları bu şekildeyken kendimizi motive etmek için her zaman güzel yönlerini görmek isteriz. Bence aşçılığın güzel yönleri zor tarafını açık ara geride bırakıyor. Mesela çok yoğun bir servisin ardından "Kılçıksız ve sorunsuz servis verdik, hiçbir sıkıntı çıkmadı elinize emeğinize sağlık" cümlesi beni çok motive eden bir cümledir. Zamanın nasıl geçtiğini saate bakınca anlayan bir insan olarak servis bitince “Oh be!” rahatlaması her şeye değiyor.


Sabah erken saatte tertemiz mutfak, parıldayan tezgahlar beni karşılayınca yeni tarifler deneme, arge çalışmaları yapma isteğim kat kat artmış oluyor. Kendi denediğiniz, baştan ve özgün içerikli ürünler ürettiğiniz zaman bir de başarılı olduysanız, çevreniz tarafından da taktir edildiyseniz kendinize olan inancınız, özgüveniniz, gıdaya saygınız, mesleğe olan aşkınız katlanarak artmış ve sizde daha da büyük şekilde yer edinmiş oluyor.


Yaşadığım deneyimler, mutfakta geçirdiğim vakitler sonucunda diyebilirim ki; iyi ki aşçılık yolunda ilerliyorum. Bu mesleğe eğilimi olan herkes için şunu diyorum “Sınırlarınızı zorlamak için mutfaklar harika çalışma alanları” Aşçılık, epey yorucu ama bir o kadar da saygı duyulası ve muhteşem bir meslek. Bence sizler de bu büyük, zorlu, yaratıcı ve eğlenceli ailenin içerisine girmek için geç kalmadınız. Şimdiden ateşiniz harlı, bıçağınız keskin olsun.


Bir sonraki yazımda görüşmek dileğiyle sağlıcakla kalın…


Hazal Yılmaz 

Yorumlar (91)
Yorum Bırak