3000 yıllık bir tarihin tanığı olmak nasıl bir şey? Sizce bu soruya cevap verebilecek bir insan olsaydı neler anlatırdı? Dünyada bu bilgeliğe sahip biri yaşasaydı, dünya daha barışçıl ve daha gelişmiş bir gezegen olmaz mıydı? Böyle bir insanın var olması düşüncesi maalesef akılları kurcalayacak birer soru işareti olarak kalacaktır. Çünkü henüz insan anatomisi 3000 yıllık bir yaşama elverişli değil. Ancak bir bitki olan zeytin, eğer konuşabilseydi bize bu upuzun tarihi anlatabilirdi. Bütün sorularımıza cevap bulabilirdik. Ve belki de tüm insanlık olarak mutlu, huzurlu, birlik ve beraberlik içinde; yani kısacası barış içinde yaşayabilirdik. İşte bu yüzdendir ki Nuh Tufanı sonrası gemiye beyaz bir güvercinin ağzında taşınan zeytin dalı, yüzyıllardır hem canlılık belirtisi olarak hem de barışın simgesi olarak kabul edilmiştir. Başta Kuran, İncil ve Tevrat olmak üzere diğer kutsal kitaplarda da çokça bahsi geçmiş kutsal bir besindir.


Zeytin bitkisinin anavatanı Güneydoğu Anadolu Bölgesi’ni de içine alan Yukarı Mezopotamya ve Güney Ön Asya’dır. Ve bu bitki dünyaya yayılışını üç yoldan geçekleştirmiştir. Öncelikle Mısır üzerinden Tunus ve Fas’a, daha sonra Anadolu boyunca Ege adaları, Yunanistan, İtalya ve İspanya’ya ve son olarak da İran üzerinden Pakistan ve Çin’e kadar gelmiştir.


Tarih boyunca birçok uygarlıkta sağlıklı ve besin kaynağı olma açısından en önemli meyve olarak görülmüştür. Ve tabi ki barışın sembolü oluşu da zeytini hep özel kılmıştır. MÖ Atina Anayasasında yer alan ve Aristoteles tarafından kaleme alınan “Devlet malı veya özel mülkiyet farkı olmaksızın, zeytin ağacını kesen veya deviren herkes mahkemede yargılanacaktır. Eğer suçlu bulunurlarsa idam edilmek suretiyle cezalandırılacaklardır.” sözü bize zeytin ağacının tarihteki yeri ve önemini anlatır. Kaldı ki zeytin tarımının yayılmasında büyük rol oynayan Romalıların, diyetlerinde zeytin yerine hayvansal yağları kullananları barbar olarak tanımlamaları da bize bu önemin yüzyıllar içinde değişmediğini gösteren bir örnektir.


Bu gibi örneklerden günümüze en yakın olanı ise 26.01.1939 tarih ve 3573 sayılı “Zeytinciliğin Islahı ve Yabanilerinin Aşılattırılması Hakkında Kanun” ‘dur. Böylece zeytin, bahçesine bakmayan ve bakım yaptırmayan üreticilere ceza verilmesine neden olan bir kanuna sahip tek bitki olmuştur. Ülkemizde, cumhuriyet sonrası, zeytin tarımının en önemli yıllarındandır. Atatürk’ün 1929 yılında Yalova bölgesine yaptığı bir gezide zeytinciliğe gereken önemin verilmesine yönelik direktifleri ile ülkemizde zeytincilik seferberliği başlatılmış ve zeytincilik konusunda araştırmalar yapmak üzere, 1937 yılında Bornova Zeytincilik Araştırma Enstitüsü kurulmuştur. Ancak ilerleyen yıllarda zeytin üretimi, ülkemizde yaşanan bazı sorunlardan dolayı sekteye uğramış, bu da üretimde ve işlemede, İspanya, İtalya gibi ülkelerin gerisinde kalmamıza neden olmuştur.


1950’lerin başından 2000’lere kadar yaşanan bu sorunlara rağmen, 2000’lerden günümüze tekrar hak ettiği değeri görmeye başlayan zeytin, artık bizi dünya pazarında söz sahibi olacak seviyeye getirmiş ve zeytin üretiminde/işlenmesinde hatırı sayılır diğer ülkeler arasında bizi dördüncü sıraya yerleştirmiştir.

Bugün mutfaklarında zeytin ve zeytinyağını kullanan, üretiminde olduğu kadar tüketimi açısından da ilk sırada yer alan İspanya ve İtalya gibi Akdeniz ülkelerinin mutfak kültürleri de doğal olarak zeytinyağı üzerine gelişmiştir. Kullanıldığı her yemeğe lezzet ve sağlık katan zeytinyağı, ülkemizde ise yine Ege ve Akdeniz bölgesinin yemek kültürüne etki etmiştir. Bu yüzdendir ki bu bölgelerimizde yapılan yemekler zeytinyağlılar olarak adlandırılır.

İçerisinde bulundurduğu bol miktarda bitkisel protein, yağ, A, C, E vitaminleri ve kalsiyum, fosfor, kükürt, klor, magnezyum mineralleri ile kalp ve damar sağlığı için çok faydalı olan zeytin/zeytinyağı aynı zamanda yaşlanmanın etkilerini de azaltır. Yani kasaca vücudumuzun her bir noktası için ayrı bir yararı vardır ve bize 3000 yıllık uzun hayatının sırrına ortak olabilmemiz için olanak sağlar.


Son olarak sizlere, bu 3000 yıllık öykünün kahramanı olan zeytin hakkında birkaç söz bırakıyorum.


Yani öylesine ciddiye alacaksın ki yaşamayı, yetmişinde bile mesela, zeytin dikeceksin. “Nazım Hikmet”


Zeytin ağacının vazgeçtiği yerde Akdeniz biter.

Georges Duhamel Tümünü seviyorum, ama en çok zeytini. Öncelikle dalı ile barışı, altın renkli yağı ile huzur ve mutluluğu sembolize ettiği için. “Aldous Huxley”


Bir sonraki yazımda görüşmek dileğiyle sağlıcakla kalın...


Ümmühan Uysal

Yorumlar (0)
Henüz bir yorum yok. Düşüncelerini paylaşmak için yorum bırak.
Yorum Bırak