Huzur Hariç Herşey Dahil
Zaman makinamızı 1990’lı yılların ortalarına ayarlıyoruz ve ufak bir yolculuğa çıkıyoruz...
Ülkemizin iç ve dış siyasette yaşadığı çalkantılar, ardından gelen ekonomik krizler ve hepimizin kalbinde derin izler bırakan "Marmara Depremi"
Artık insanların alım gücü düşmüş, konaklama işletmeleri boş kalmıştır. Odaların arzı aynıydı ama talep azalmıştı. İnsanların tatile, otellerin müşteriye ve ekonominin hareketliliğe ihtiyacı vardı. Nitekim çözüm olacak rol model 1950’li yıllarda Mallorca’ da bulunmuştu.
HERŞEY DAHİL SİSTEM
İlk olarak dönemin meşhur tesisi Marco Polo Tatil Köyü ile başlayan sistem, daha sonra konaklama işletmelerinin odalarını, yiyecek ve içecek hizmetlerini paket olarak tur operatörlerine çok cüzi fiyatlara satmayasıyla, geri dönüşü zor bir yola girmiş olundu. Aradan geçen yirmi kısacık yıla baktığımızda, bu sistemin bizden götüreceklerinin bu kadar fazla olacağını kimse tahmin edemezdi.
Şimdi zaman makinamız bizi önümüzdeki yaz aylarına götürüyor...
Bütün yıl çalıştık, fazla mesailer yaptık ve o hak ettiğimiz tatile geldik. Harika mimariye sahip beton bir binası ve mavi bayraklı plajı olan "Herşey Dahil" otelimizdeyiz. Erken kalkmalıyız çünkü aynı peynirin farklı dilimlenmiş şekillerini, ayrı ayrı tabaklara doldurup çöpe atılması için fazla vaktimiz yok. Servisi yapan kalifiyesiz mevsimlik personelimiz tüm iyi niyetiyle, masadan kalkmamız için gözümüze bakıyor.
Kahvaltıya yetişemedik mi, üzülmeye gerek yok çünkü köşede atılmaya hazır snack bar işimizi görecektir. Ama hızlı olmalıyız çünkü havuz başı eğlencesi için telefonun alarmı bizi uyarıyor. Mavi bayraklı denizi öğleden sonraya saklıyoruz çünkü eğlencenin parasını verdik kaçırmak olmaz.
Akşam açık büfede yemeyeceğimiz kadar yiyeceği aldıktan sonra tabakta bıraktıklarımıza aldırış etmeden kalkabiliriz. Ne de olsa yemekleri eşimiz veya annemiz yapmadı dolayısıyla mahcup olacak bir durum yok.
Bütün yıl sabah 6 da başlayan ve bütün yıl süren dakik yaşam mücadelesinden sonra yemeyeceğiniz yemekleri aldığınız bir tatili tercih edenlere lafım yok elbette. Şunu duyarsınız etrafınızda ‘’Tatilde o kadar yorulduk ki, tatile ihtiyacımız var.’’ Büfeden büfeye koşturmaktan oluyor işte hep. Ama tatil sadece yemek ve içmekten ibaret değil bir kültür faaliyetidir. Sokaklarından alacağınız deneyimleri hangi animasyon ekibi verebilir ki...?
Yerel esnaf sevinemez turist geldiğine. Zira berberi de marketi de içeridedir. Herşey dahil içinde değildir, ekstradır ama tesisin içindedir işte. Ne gerek var dışarı çıkmaya.
7 gece kalınan ve başka hiçbir çekiciliği olmayan bir otele göre fiyatlar uygun olabilir ama bu durum üzüyor işte benim gibi romantik düşünen turizmcileri.
Samimiyetin olmadığı, yapay ve misafirlere tamamen ticari bakıldığı ve deneyim imkanları kısıtlı dört duvar herşey dahil otellerin hangisi size yöresel lezzetleri olduğu gibi sunabilir ki? Dedik ya bu otellerde herşey var Huzur yok. Bu sistemin en büyük düşmanı butik otellerdir ama o da başka bir günün yazısıdır.
Burak DALMIŞ