Netflix için yaptığımız ilk iki projede tarihi yerleri ve şehirleri bol bol gördük. Bunların üzerine gazetelerde devletin; özellikle Atiye için para ödediği yazıldı. Keza Twitter’da da bu tarz söylemler dönüyordu. Ben de bunları görünce acaba ne gerek var böyle bir şeye! Devlet böyle bir proje için para harcamış olabilir mi dedim. Sonra üzerine biraz daha düşününce; kendi yaşantımdan da yola çıkarak filmlerin insanların seyahat etme alışkanlıkları üzerindeki etkilerini anladım.
Örneğin Ata Demirer'in Geyikli'de, Sığacık'ta çektiği filmlerden sonra farkında olmadan manzarlardan ve filmden etkilenip kendimi aynı yılın yazında bu lokasyonlarda buldum. Keza Octoberfest'le alakalı bir şeyler izledikten sonra Almanya'ya, aşkın şehri Paris'e ve İtalya'ya gitmişliğim var. Bunların tamamı izlediğim filmlerden ve dizilerden dolayı oldu.
Dünya'daki birçok insan da tıpkı benim gibi farkında olmadan bu filmlerin ve dizilerin etkisinde kalıp kendisini izlediği yerlerde buluyor. Bu tecrübelerden yola çıkarak aslında film ve dizilerin turizm ve turistler üzerinde ne kadar etkili olduğunu anlayabiliriz.
Henüz bu konuda bilimsel bir yayın yapmadım, turistlerin alışkanlıklarını ve eylemleri üzerine. Ama aşağı yukarı bu yazıyı yazmadan konuştuğum 15 kişiden de bu tarz şeyler duydum. Bu yazıyı bilimsel hale getirdiğimde karşılaşacağım sonuç muhtemelen bugün burada hamasi olarak kendimden yola çıkıp yazdığım şeylerden çok farklı olmayacak. Her insan güzel, sessiz, sakin veya çok aşırı hareketli yerlerden etkilenir. Güzel bir manzara, tarihi yerler, güzel bir deniz, güzel bir doğa, az insan veya çok insan filmleri ve dizileri ilgi çekici hale getirdiği kadar o lokasyonları insanlar için de ilgi çekici hale getiriyor. Bu sayede ülkeler ve şehirler bu yapımlar aracılığıyla turizm geliri sağlıyorlar.
Bir sonraki yazımda görüşmek dileğiyle sağlıcakla kalın...
Burak Göre