Bir yazıda okumuştum dünyanın derdine uzak kendi derdime yakın. Uzun zamandır okuduğum en anlamlı cümle idi. Tam aradığım cümleydi. Son zamanlarda aklımda olup ta bir türlü yazıya dökemediğim, işlemek istediğim konunun ana fikriydi. Başka sofralar, başka ülkeler, başka diller, başka aşklar konuşadururken kendi hayatımıza, kendi soframıza  sosyal medyanın ışıtılı likelarından bakar olmuştuk.

İşte bu dedirten cinstendi. Sürekli yazı yazanlar bilirler her an sıradaki yazı meselesi vardır. Biri biter diğerini düşünürsün. Bazen ilham sana elini kolunu sallayarak gelir bazen gece gündüz dualar eşliğinde kah orada kah burada ilham arar durursun. Bazen çocukluk sofrana, bazen ilk aşka, bazen ilk kalp sızısına götürür ilham peşinde kovalacalamalar.  Bazen ilham yanlış kapıya rastlar yok bu da değil sıradakinin peşine düşer  sosyal medyayı, sosyal olmayan arkadaşlarını, bilmediğin dillerde yazılmış tüm yazıları elden geçirir literatürün dar, anlaşılmaz sokaklarında yorgunluktan bitap düşersin. Kelimeler yorgun sen yorgun, harflere kadar ulaşır toplasan 29 harfin  seslisi sessizini, ünlüsü ünsüzünü  kullansan da anlamlı tek kelam çıkaramazsın.

Geldi gelecek derken ilhamcı, bu cümle kurtarıcım oldu. Dünyanın mutfağıyla uğraşırken kendi sofralarımızı unutur olduk. Tüm trend yazılarında yerel hammadde, yerel lezzetler, geleneksel lezzetler konuşuladursun  pide ve lahmacun dışında doğru yapılmış bir yerel lezzeti bulmak hemen hemen imkansız. Haftasonları gidilen mekanlarda oturduğun kafede böbürlenerek dünya mutfağımız var diyerek yanına gelen  servis personeli  belli ki bu yerel işini ne müdürüne ne de patronuna anlatamamış.

Kars’ın eski kaşarı gravyer deyince pek bi havalı oldu. Neyse ki sevgili İlhan Koçulu var da popüler dünyanın peynir ekmek meselesini sulandıranlara ‘’nimeti ganimete çevirme’’ kavramıyla hemencecik cevap verdi.

Gastronomi hikaye sanayiinden beslenedursun, turizmi de aldı başını gidiyor. Gel gör ki Anadolu’yu anlatacak ne yar kaldı ne Aydın Boysan. Saffet Emre Tonguç yetişti imdada Erguvan mayısında Erguvanlı yılları aratmaz oldu.

Yerel de mühim konu ama gel gör ki yereli oluşturan senin benim annemin çocukken kurduğu, sofra değil mi. İnsanın acısı çekebildiği kadarı imiş. İnsanın  damağının sırrı da annesinin çocukken kurduğu  sofrada gizliymiş.

Hangi evde aile soframız kuruluyor. En son ne zaman çocukluk sofranıza oturdunuz. Şimdi hepimiz sofrayı kuran olduk. Hiç mi tarif kalmadı atadan yardan da Peru mutfağından, Bask bölgesinin yıldızlı şeflerinden, kuzeyin yıldızı İsveç mutfağından araklar olduk sözde özgün mutfaklarımızda.

Anadolu deyince sofraya ne koyduğun değil tabak, çanak koleksiyonu daha çok dikkat çeker oldu. İçinde ne var bilmeden çinili, tabakların yükselişini kutlarken dünyanın mutfağında, emaye olsun benim olsun derdine düştük. Üsten çekilme yeni nesil yemek fotoğrafları gündemin en havalısı olurken, mayanın ekşisi, buğdayın atalık olanı pek makbul oldu paylaşımlarda.

Son zamanlarda kafama kocaman soru işaretleriyle takdığım kimin sofrasını kuruyoruz kimi davet ediyoruz sofraya  meselesini açmanın tam zamanı dedim. Bu dünya mutfağı olayı nedir. Uzaylılara mı sofra kuruyoruz  da dünya mutfağı diyoruz. Madem dünyanın mutfağı neden anneannemin mutfağı  yok onun köyü de dünyada idi. Hangi dünyalıların mutfağı bu. Tamam globalleşen dünya köyünde tüm sofralara oturmak istiyoruz da  kurduğumuz sofralar ne kadar dünyalı. Bu arada bunca yıllık dünyalıyım çocukluğumda her yaz en az yüzlerce kez yediğim yüzyıllık muhlama oldu mıhlama, tarifteki yanlışları var sen düşün artık. 

Birbirinden kopyalanmış, deri kapaklı battal boy menülerde yok yok. Menülerin tümü aynı elden çıkmış olacak ki kullanılan fontlar, yazı karakterleri, deri türü he aynı. Tez zamanda deri menü  yasaklansın diye kampanya başlatacağım. Hele eskimişleri kokmaya bile başlıyor yapmayın etmeyin siz siz olun, reklam ajansıyım diye çıkagelen herkese menü tasarımı hazırlatmayın. 

Menü meselesi ciddi mesele Anadolu kaplanlarının açtığı eski yol üstü dinlenme tesislerinden bozma devasa tesislerin 100 sayfalık dünya mutfağı menüsünde kaybolmamak için kılavuz kaptan kullanmak ya da bir bilenle yemeğe gitmek çözümcü bir yöntem olacaktır. 

Demedi demeyin menüleri yapan bir takım insanlar var. Onlar hem ajans, hem menücü, hem sosyal medyacı, hem herşeyci tam istenildiği gibi ayrıca fiyatları da tasarım ajanslarına göre inanılmaz uygun. Ayrıca onların en büyük meziyetlerinden biri de fotoğraf çekmek onlar gastronominin styling dehaları. 

Velhasıl dünyanın mutfağı konuş konuş bitmez şimdilik bir girizgah olsun. Gelecek dünyalının mutfağına da Anadolu gastronomisine de büyük anlamlar yükleyecek. Gelmeden gelecek derdi derdimiz olsun biraz.

Mine ATAMAN

Yorumlar (1)
Hakan Yalçınsoy
Posted 8.1.2018 14:06:35 Cevapla

Çok keyifli bir yazı olmuş. Ellerinize sağlık.

Yorum Bırak