Çay, yüzyıllardır süregelen bir gelenektir. Her türlü gizeme tanıklık eden doğunun dünyaya bir armağanıdır o. Samimiyetin, misafirperverliğin ve aşkın göstergesidir çay. Nice şairler şiirlerinde yer vermiştir. Mesela Cemal Süreyya, mesela Oğuz Atay, mesela Aşık Veysel. Kimileri semaverde demlemiş, kimi odun ateşinde pişirip tadına varmış. Hatta öyle çok sevilmiş ki poşetlere konmuş teknolojinin gazabına uğramış.
Şimdi gelin şu gizemin sırrını çözelim. Çayın ilk yudumlanışı çok eskilere, M.Ö. 2737 yılına, Çin İmparatorluğu’na kadar dayanır. Efsaneye göre Çin'in ilk imparatorlarından Shen Yung’un hizmetlilerinden biri bahçede su kaynatırken bir yaprak kaynayan suyun içine düşer. Yaydığı koku imparatoru etkiler. Kokusunu beğenen imparator, tadını da denemek ister ve çay o gün bugündür insanoğlunun vazgeçilmez dostu haline gelir.
Çay konusunda ilk geniş çaplı araştırma M.S. 733-804 yılları arasında yaşayan Lu Yu'ya aittir. "Çay Kitabı" adlı eserinde, çay hakkında; üretiminden tüketimine, sistemli ve kapsamlı bilgi vermektedir. Böylece çay üretimi ve tüketimi daha da yaygınlaşma imkanı bulmuştur. Avrupa’nın bu gizemli tat ile buluşması 17. yüzyılda gerçekleşir. İngilizler, sağlık ve zindeliğin sunulduğu bu sıcak içeceği o kadar çok benimserler ki, bunu bir yaşam tarzı haline getirirler adeta.
Türkiye’nin çayla tanışması 1787 tarihinde, Japonya’dan getirilen çay tohumlarının ekilmesiyle başlar. Bursa civarında gerçekleşen ilk ekim çalışmaları iklim şartlarının olumsuzluğu nedeniyle başarısızlıkla sonuçlanır. Ancak 1917 yılında, zamanın Halkalı Ziraat Mektebi Alisi müdür vekili ve botanikçi olan Ali Rıza Erten yapmış olduğu teknik çalışmalar sonucunda 16.02.1924 tarihinde Rize’de çay yetiştirilmesi için meclisten onay alır ve günümüz çay üretiminin temelleri bu şekilde atılmış olur. 1947’de kurulan ilk fabrika ile de üretim hızlanır.
Geç bir buluşma olmasına karşın, Türk insanı, çok sevdi çayı ve günün her saatine, her mekânına taşıdı bu sıcacık içeceği. Kimimiz çok şekerli içerken kimimiz şekersiz içer, yapımı da içimi kadar önemlidir. Çay dünyada sudan sonra en fazla tüketilen içecektir.
Amerika Çay Kültürü
Sıcak kadar soğuk çay da bol miktarda içiliyor. Özellikle güney eyaletlerde çay ya soğuk suyla demleniyor, ya da sıcak suyla demlendikten sonra soğumaya bırakılıyor.
İngiltere Çay Kültürü
İngilizler, sert içimli hazırladıkları çayı süt ve şekerle tatlandırmayı ve böylece tattaki burukluğu azaltmayı tercih ediyorlar. 5 çayı konsepti de İngilizlere ait.
Avrupa Çay Kültürü
Genellikle siyah çayın tercih edildiği Avrupa'da çay, çoğunlukla bardak poşet formatında kısa sürede demleniyor. Bitki, meyve ve aromalı çaylar da bu bölgede oldukça fazla tercih ediliyor.
Türkiye Çay Kültürü
Türkiye'de siyah çay genellikle, iki katlı çaydanlıkta demleniyor. Demi bol ve çoğunlukla şekerli tüketilen çay tercihen ince belli, küçük cam bardaklarda tüketiliyor. Türkiye'de çay, günün her saatinde içilebiliyor.
Kuzey Afrika Çay Kültürü
Kuzey Afrika'da çoğunlukla yeşil çay tercih ediliyor. Süt ve bolca şeker ile hazırlanan çay, cam bardaklarda sunuluyor ve günün her anında tüketilebiliyor.
Japonya Çay Kültürü
Çayın, kültüründe önemli bir yer tuttuğu Japonya'da da yeşil çay tercih ediliyor. Hazırlanmasından içimine kadar bir ritüel gibi ele alınan çay, hafif ve yumuşak kıvamda tüketiliyor.
Çin Çay Kültürü
Yeşil çay ve diğer bölgesel çayların revaçta olduğu Çin'de de çayın önemi oldukça fazla. Çin'de çay, kapaklı kupalarda demleniyor ve yine bu kupalarla içiliyor.
Tibet Çay Kültürü
Süt ya da suyla oldukça uzun süre demlenen çay, tahta yayıklarda tereyağı ile çalkalanarak hazırlanıyor.
Hindistan Çay Kültürü
Kuvvetli bir aromaya sahip yerel çaylar, bolca şeker, süt ve tarçın gibi ilavelerle hazırlanıyor.
Çay yapmak kadar içmek de bir sanattır.
İnsan fizyolojisi ve psikolojisi üzerinde çayın kayda değer olumlu etkileri vardır. Dünyaca ünlü Avusturyalı şair Peter Altenberg tarafından, 1913 yılında çayın "ruh banyosu" olarak tanımlanması şaşırtıcı olmayacaktır. Nasıl ki yediğimiz, enerji aldığımız besinler vücudumuzun; kulaklarımızdan girip bütün varlığımızı saran müzik ruhumuzun gıdasıysa; çay da benliğimizi önce içimiyle sonra da tarih içindeki büyülü yolculuğa çıkarışıyla bulanıklıklardan arındıracaktır.
Ruha seslenen bestecinin seçimi gibi çay seçimi de zamanın akışı içinde birey olarak kişi tarafından bulunacaktır. Çay bitkisinin çeşitliliği ve diğer bitkilerle kombinasyonlar üreterek yeni yeni sunumlarının gerçekleştirildiği düşünülürse, elbette ki bu süreç emek ve zaman gerektirecektir.
Ünlü bir Çinli filozof derki; “Çay dünyanın gürültüsünü unutmak için içilir”
Hadi sizde bir çay demleyip dünyanın gürültüsünü unutun.
Bir sonraki yazımda görüşmek dileğiyle sağlıcakla kalın...
Pelşin Kardeş
Nilay Polat
Posted 8.4.2020 13:06:57Çok güzel bilgiler edindim. Emeğinize sağlık.
ahmet
Posted 22.4.2020 17:02:09pelşin hanım paylaşımlarınız muhteşem , devamını diliyorum.....