Ahlat-ı Erbaa nedir? Gastronomi ile ne ilgisi var?
Doğada bulunan dört elementi bilmeyenimiz yoktur! Ateş, hava, toprak ve su. İ.Ö 400’lü yıllarda Yunan tıp insanı Hipokrat, M.S. 980-1037 yıllarında yaşayan Fars tıp insanı İbn-i Sina ve antik Yunan’da ilk yemek kitabı yazarı Apicus bu dört elementin insan vücudunda bir karşılığı olduğu yönünde aynı görüşlere sahip olmuş ve insanların buna göre beslenmeleri üzerinde durmuşlar ve de bunlara dört hılt adını vermişlerdir.
Onlara göre dört elemente karşılık gelen dört hılt;
Ateş-kuru ve sıcak=sarı safra
Hava-nemli ve sıcak=kan
Toprak-kuru ve soğuk=kara safra
Su-nemli ve soğuk=balgam
İnsanların hastalıklarının vücuttaki bu dengenin bozulması sonucunda ortaya çıktığı, dengenin yeniden sağlanması için eksilen ya da artan bir hıltın düzenlenmesi gerektiğini söylemişlerdir. Yenilen içilen gıdalar bu felsefeye göre dört hılte dönüşür ve beslenmeyi düzenler.
Hepimiz bilerek ya da bilmeyerek bu hıltleri vücudumuza uygularız aslında. Vücut sıcaklığımız yükseldiğinde soğuk uygulamak, soğuk algınlığında sıcak çorba ve içeceklere olan isteğimiz Ahlat-ı Erbaa’dan kaynaklanıyor olabilir mi?
Tıp ve beslenme her zaman yakın ilişki içinde olmuştur. Farklı hastalıklarda uygulanan farklı diyetler bunun en güzel örneğidir. Yani ısınan soğutularak, soğuyan ısıtılarak, kuruyan nemlendirilerek, nemlenen kurutularak tedavi edilmiştir.
Gastronomi’de nemli ve soğuk olan bir gıdayı pişirme sırasında özelliğini değiştirerek vücuda olacak faydayı engellemiş olabiliriz. Örneğin balık nemli ve soğuktur. Bir aşçının çok fazla kurutarak pişirmesi sonrasında vücuttaki sindirimle alınması gereken fayda muhtemelen düşük olacak ve sonuçta vücut dengesinde bozukluğa yol açacaktır.
Yine kuru olan gıdaları kaynatarak nemlendirme ile sindirim ve emilime dolayısıyla Ahlat-ı Erbaa’ya uygun hale getiririz. Çok sıcak olduğunda fazla su tüketilmesi yine bu dengeyle ilgilidir.
Felsefi açıdan bakacak olursak; kan, Ahlat-ı Erbaa’ya göre havayı ilgilendirir. Yeri kalp ve akciğerdir. Nemli ve sıcaktır. Çok yağlı, tatlı ve kan yapıcı gıdalar fazla alındığında kan dengesi bozulur. Kan ve akciğer hastalıkları ile birlikte tembellik oluşur. Ahlat-ı Erbaa’da tedavisi ekşi meyve ve bunların suları ile bunlardan elde edilen sirkedir.
Safra, ateşi ilgilendirir. Kuru ve sıcaktır. Yeri karaciğer ve safra kesesidir. Safra dengesi arttığında sarılık ortaya çıkar. Şeker, karpuz ve salatalık gibi nemli ve soğuk gıdalar verilir.
Kara safra (Sevda), toprağı ilgilendirir. Kuru ve soğuktur. Yeri dalak ve midedir. Durgunluk, uykusuzluk gibi durumlar ortaya çıkar. Üzüm, incir, şeker kamışı, zerdali gibi nem içeriği yüksek gıdalar verilir.
Balgam, suyu ilgilendirir. Yeri beyindir. Nemli ve soğuktur. İştahsızlık, durgunluk unutkanlık gibi durumlar ortaya çıkar. Bal, zencefil ve karabiber gibi ısıtan gıdalar verilir.
Aslında bu felsefe ve tedavide kullanılan gıdalar çok çeşitli olmakla birlikte yukarıda kısa bir özet anlatılmıştır. Bu felsefe ile tıp ve gastronomi aynı çizgiye taşınmış, biri diğerini daima desteklemiştir.
Sağlığınız yediklerinizde saklı.
Bir sonraki yazımda görüşmek dileğiyle sağlıcakla kalın.
Saygılarımla…
Hafize Mutlu